a penny

In for a penny, in for a pound.

Bir kere başladık artık, sonuna kadar gideceğiz. Cümle, Deyim

In for a penny, in for a pound.

Başladığımız işi bitireceğiz. Cümle, Deyim

In for a penny, in for a pound.

Yarı yolda bırakamam. Cümle, Deyim

In for a penny, in for a pound.

Başladığın işi yarıda bırakamazın. Cümle, Deyim

In for a penny, in for a pound.

Battı balık yan gider. Cümle, Deyim

not to have a penny to one's name

adına beş parası olmamak Fiil

know how to turn a penny

işini iyi bilmek Fiil

spend a penny

kesenin ağzını açmak Fiil

spend a penny

tuvalete gitmek Fiil

ten/two a penny

çok ucuz.

to spend a penny

işemek, çiş yapmak, su dökmek.

a penny for your thoughts

Ne düşünüyorsunuz?

He hasn't a penny (to bless himself with)

Meteliğe kurşun atıyor, meteliği/beş parası yok.

I'm not a penny wiser

Bildiklerimden başka bir şey öğrenmedim.

In for a penny in for a pound

Bir işe girişen masraftan kaçınmaz. (Hamama giren terler/Öyle de battık böyle de/Battı balık yan gider.)

in for a penny, in for a pound

battı balık yan gider

Nobody was a penny the worse

Kimsenin burnu kanamadı/kimseye zararı dokunmadı.

not to be a penny the wiser

hiç akıllanmamak

a pretty penny

çok/külliyetli para, epeyce/bir hayli para.
This car cost them a pretty penny.

a pretty penny

pahalı.
cost a pretty penny: pahalı olmak.

be a bad penny

hoş olmayan bir konu olmak Fiil

come back like a bad penny

kalp para gibi sahibine geri gelmek Fiil

come in for a pretty penny

iyi para kazanmak Fiil

cost a pretty penny

pahalıya mal olmak Fiil

cost a pretty penny

epey para etmek Fiil

get a four- penny one

(uçak) (Br) düşürülmek Fiil

like a bad penny

istenilmeyen ancak kaçınılamayacak birinin ikide bir insanın karşısına çıkması

make a pretty penny out sth

sinekten yağ çıkarmak Fiil

run to a pretty penny

epey pahalıya çıkmak Fiil

turn up like a bad penny

kalp para gibi dönüp dolaşıp sahibine gelmek.